Bedava Counter Online Sayac
   
  GENÇ TÜRKÇE
  TDK
 


Türk Dil Kurumu, 12 Temmuz 1932'de Atatürk tarafından kurulmuş millî bir kuruluşumuzdur. Kurumun amacı; "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, O'nu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir." 1982 Anayasasının 134. maddesiyle Türk Dil Kurumu, anayasal bir kuruluş hâline getirilmiş ve 11.8.1983'te kabul edilen 2876 sayılı kanunla "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu" çatısı altına alınmıştır. 1951'de değiştirilen amaç maddesi böylece yeniden, Atatürk'ün sağlığında tespit edilmiş olan yukarıdaki şekle döndürülmüştür. Şu anda Türk Dil Kurumu; 20'si Başbakan başkanlığındaki Yüksek Kurulca, 20'si Yükseköğretim Kurulunca seçilmiş; büyük çoğunluğu üniversitelerimizin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinin öğretim üyelerinden oluşan 40 kişilik Bilim Kurulu ile çalışmalarını yürütmektedir.
htmlkodcenneti
Türk Dil Kurumunun görevlerini iki başlık altında toplamak mümkündür: 1. Türk dilini araştırmak, 2. Türk dilini yabancı etkilerden korumak ve geliştirmek.
Kuruluş tarihinden beri araştırmalar, bazen yavaşlayarak, bazen hızlanarak devam etmektedir. Türkçe Sözlük, Tarama ve Derleme Sözlükleri, Eski Türk Yazıtları, Divanü Lûgati't-Türk Tercümesi, Kutadgu Bilig, Atabetü'l-Hakayık, Dede Korkut Kitabı gibi eserler, 1983'e kadar Kurumun yüzünü ağartacak çalışmalardır. 1983'ten sonra da 70'i aşkın ilmî eser yayımlanarak araştırma görevi yerine getirilmeye çalışılmıştır. Son yıllarda sayısı hızla artan bilimsel yayınlarımızı maalesef kamuoyuna fazla duyuramamaktayız. Birkaç yıldan beri Türk Dil Kurumu önemli projeler de üstlenmiştir. Bunlar, "Karşılaştırmalı Türk Lehçe ve Şiveleri Sözlüğü ve Grameri Saha Araştırması", "Göktürk (Runik) Yazılı Belge, Yazıt ve Anıtların Albümü", "Türkiye Türkçesi Sözlükleri" projeleridir. Lehçelerle ilgili proje 1994'te başlamıştır; Türk dünyasından ve Türkiye'den katılan 50'ye yakın bilim adamıyla yürütülmektedir. Sözlükler projesinde bir yandan tarihî sözlüklerimiz bugünün okuyucusu tarafından kullanılabilecek şekilde yayıma hazırlanacak, bir yandan tarihî metinlerin tek tek taranmasıyla Batı Türkçesinin Tarihsel Sözlüğü ortaya konacak, bir yandan da 20. yüzyılın metinlere dayalı Büyük Türk Sözlüğü hazırlanacaktır. Bilim dallarına ait terim sözlükleri, eş anlamlı, zıt anlamlı kelime sözlükleri de bu projenin içindedir. Projeyle ilgili çalışmalar 1993'ten beri yürütülmektedir. Göktürk yazılı metinlerle ilgili çalışma ise yeni başlamıştır; yurt içi ve yurt dışı bilim adamlarıyla birlikte yürütülecektir.
"Türk dilini yabancı etkilerden korumak ve geliştirmek" olarak belirlediğimiz ikinci görev de başından beri Türk Dil Kurumunun yerine getirmeye çalıştığı bir görevdir. Ancak bu görevin yerine getirilmesinde görüş farklılıkları ortaya çıkmış; uygulamalar kamuoyunda büyük tartışmalara, hatta bölünmelere yol açmıştır.
htmlkodcenneti
Başlangıçta Atatürk de dilimizi, bütün yabancı kökenli kelimelerden arındırmak istemişti. Birkaç yıl bu yolu denedi. Ancak kısa zamanda bunun çıkmaz bir yol olduğunu fark ederek 1935 güzünde, dilimize yüzlerce yıldan beri yerleşmiş olan kelimeleri atmaktan vazgeçti. Bunun yerine bilim terimlerinin Türkçeleştirilmesine hız verdi. Atatürk'ün ölümünden sonra maalesef tartışmalar dinmedi, artarak devam etti. Hele 1960'tan sonra konu âdeta bir kan davasına dönüştürüldü ve toplum bu yüzden bölünmelere uğradı. Türetilen kelimelerin çoğu sözlüklerde kaldı. Gençler çok defa yeni kelimeyi öğrenmediği gibi eski kelimeyi de öğrenemedi. Bazen de birkaç eski kelime için bir tek yeni kelime kazandı. Böylece yeni nesillerin söz varlığı zenginleşeceğine yoksullaştı. Kelime sayısının sınırlılığına eğitimdeki aksaklıklar da eklenince genç nesiller meramlarını doğru dürüst ifade edemez oldular; yazarken ve konuşurken doğru cümle kuramaz hâle geldiler. Meşrutiyette ve Cumhuriyetin ilk yıllarında çeşitli arayışlarla zenginleşen üslûbumuzu da yitirdik. Şimdi artık kelimelerin kökenlerine kendimizi hapsediyor ve üslûp endişesi taşımıyoruz. Üslûpta çeşitlilik, kıvraklık diye bir kaygımız kalmadı.
htmlkodcenneti
1980'den sonra tartışmalar durulmuştur. Ancak gelinen nokta hiç de iç açıcı değildir. Zengin ve güzel bir dilin yoksul ve çirkin kullanıcıları olduk. Genç nesillerin dil ve kültür hafızasında ne Dede Korkut, Yunus Emre ve Karacaoğlan var; ne de Fuzulî, Bakî ve Nedim. Ne Namık Kemal ve Tevfik Fikret var, ne de Abdülhak Hâmit ve Mehmet Akif. Halit Ziya, Hüseyin Rahmi, Yakup Kadri, Refik Halit, Ömer Seyfettin... Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Faruk Nafiz, Kemalettin Kamu... Reşat Nuri, Peyami Safa, Ahmet Hamdi, Sait Faik, Kemal Tahir... Ahmet Muhip, Necip Fazıl, Orhan Veli, Arif Nihat, Cahit Sıtkı... Bunların hiçbiri gençliğimizin dil ve kültür hafızasında yoktur. Masallarımızın, halk hikâyelerimizin, türkü ve manilerimizin, atasözü, bilmece ve deyimlerimizin zengin ve büyülü hazinesinden de gençlerimiz yoksun. Sadece bugünkü gençlerimiz değil, son birkaç neslin gençleri. Dilinin zenginlik ve güzelliğinin farkında olmayan; dil dağarcığını edebî geçmişinin, hatta çok yakın geçmişinin eserleriyle, bu eserlerdeki kelime ve deyimlerle doldurmayan; onlardaki binbir çeşit üslûbun tadına varamayan; sadece sokakta konuşulan dille yetinen insanlarımızın; uzaydan gelen ses ve görüntü dalgalarıyla, rengârenk elbiseler içinde ve kendi kültür geçmişlerinin zengin çağrışımlarıyla evlerimizin içine doluşan Avrupalı ve Amerikalı yabancılara hayran bakışlarla bakmalarından ve onların kelimelerine özenmelerinden daha tabiî ne olabilir?
İçinde bulunduğumuz bu durumdan kurtulmanın yolu önce eğitimden geçer. Çocuklarımıza ve gençlerimize dilimizin zenginlik ve güzelliğini okul öğretecektir. Çocuklarımız ancak okulda okuma alışkanlığı kazanacaklar, edebî eserlerin tadına varmayı ancak okulda öğreneceklerdir. Öyleyse Türk Dil Kurumu olarak biz ne yapabiliriz?
htmlkodcenneti
Konunun, okulun sınırlarını aşan ve bütün toplumu ilgilendiren boyutları olduğu muhakkaktır. Kamuoyunun bu konuda belli bir dikkat ve şuur seviyesine ulaşması şarttır. Hatta eğitim düzeninin, ana dilini en iyi verecek şekilde belirlenmesi dahi kamuoyunun bilinçlenmesine bağlıdır. İnsanlarımızın, hiç değilse çocuklarına İngilizce öğretme arzusu ölçüsünde bir duyarlığa sahip olmaları, eğitimde ana dilin istenilen seviyede ele alınmasını sağlayabilir. O hâlde Türk Dil Kurumunun yapması gereken; ana dili konusunda bir kamuoyu oluşturmak, insanlarımızda bir bilinç meydana getirmek, bu yolda imkânları ölçüsünde çalışmaktır. Tabiî ki, politikacılarımız ve basın yayın organlarımız bu konuda daha fazla imkânlara sahiptirler. Ancak onları harekete geçirme görevi de bizimdir.
Türk Dil Kurumu, çok fazla zaman ve emek isteyen ve uzun vadede aynı amaca hizmet edecek bilimsel çalışmalar yanında kamuoyu oluşturmak için de konferanslar, açık oturumlar, Türkçe ve edebiyat öğretmenleriyle görüşmeler düzenlemekte; basın yayın organlarına görüş bildirmekte; aylık Türk Dili dergisindeki yazılarla konuyu canlı tutmaya çalışmaktadır. Ancak dilimize son zamanlarda hızla girmekte olan yabancı kelimelere karşı sadece bu faaliyetleri yapmak yetersiz kalmaktadır. Yabancı kelimelere karşı olduğumuzu söylemek ve yazmak kâfi gelmemektedir. Bu kelimelere karşı somut tekliflerle kamuoyunun önüne çıkmak gerekir. İşte bunu düşünen Türk Dil Kurumu bir Yabancı Kelimelere Karşılık Bulma Komisyonu oluşturmuştur. Komisyon, hazırlıklarını tamamladıktan sonra 18 Kasım 1993 tarihinde ilk toplantısını yaparak çalışmaya başlamış ve 1994 Şubatından başlayarak bugüne kadar hiç aksatmaksızın her ay 15-20 kelimenin karşılığını kamuoyuna duyurmuştur. Yabancı kelimeler, anlamları, karşılıkları ve örnek cümleler içinde kullanılışları, her ay Kurumumuzun yayın organı olan Türk Dili dergisinde yayımlanmıştır. Basın yayın organlarımız ise açıklama ve örnekleri çoğunlukla almamışlar, sadece kelimeleri ve karşılıklarını liste hâlinde vermişlerdir. İlk listeden bu yana iki yıllık zaman geçmiş ve bugüne kadar 568 kelimeye karşılık teklif edilmiştir. Henüz yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmasa bile bu kelimeler geniş bir kesimin ilgisini çekmekte ve aranmaktadır. Onları gazete ve dergi köşelerinden kurtarmak, aranınca bulunacak toplu bir yayın hâline getirmek bir ihtiyaç olarak kendini gösterdi. Elinizdeki kitapçık işte bu ihtiyaçtan doğdu.
htmlkodcenneti
Tekliflerimiz üzerinde iki yıl içinde çok şey yazılıp söylendi. Olumlu ve olumsuz tepkiler gördük; pek çok eleştiriye muhatap olduk. Eleştirilerin çoğu, konuyu tam olarak anlatamayışımızdan, tekliflerimizin basın yayın organlarına eksik olarak yansıyışından kaynaklanmıştır. Bu eleştirilere zaman zaman gazete ve dergilerde, radyo ve televizyonlarda cevaplar verdik; kendi dergimizde cevaplar yayımladık. İki yıllık çalışma, kamuoyunun hangi konularda tereddütleri ve soruları olduğunu da bize gösterdi. Elinizdeki kitapçık aracılığıyla bu eleştiri, tereddüt ve sorulara da toplu olarak cevap verme imkânı doğmuş bulunuyor. Böylece anlatamadığımız veya kamuoyuna ulaştıramadığımız hususları da burada ele alabileceğiz. Bunları madde madde kamuoyuna açıklamayı uygun buluyoruz.
htmlkodcenneti
1. Teklif ettiğimiz kelimelerle asla kamuoyunu zorlamıyoruz. Ne kanun bize böyle bir zorlama yetkisi vermiştir, ne de bizim böyle bir niyetimiz vardır. Zorlamanın işi daha da güçleştireceğine, toplumda bölünme ve kavgalara yol açacağına inanıyoruz. Nitekim bunun tecrübesini uzun yıllar hep birlikte yaşadık. Biz kamuoyunu ana dili konusunda duyarlı olmaya çağırıyor, toplumda bir bilinç oluşturmaya çalışıyor ve insanımızın önüne somut tekliflerle çıkarak bu bilincin oluşturulacağına inanıyoruz.
2. Eleştirilerin bir kısmı bizim kullandığımız ve bazen de teklif ettiğimiz kelimelere yönelmiştir. Kelimeleri kökenleriyle değerlendirmek, toplumda maalesef yanlış bir tutum olarak benimsenmiştir. Bu tutum da yıllarca yürütülen yanlış dil politikasından kaynaklanmıştır. Bizden başka hiçbir millet; yüzlerce yıldan beri kullandığı, köylerde yaşayan insanlarına kadar ulaşmış, halk edebiyatı ürünlerine ve deyimlerine sinmiş, yüzlerce yılın çağrışım yükünü taşıyan kelimeleri, sadece kökenlerine bakarak yabancı diye damgalamaz. Bu tür kelimeler bizim malımızdır. Dil bilimine göre de kelimelerin bir dilin malı olup olmadığının ölçüsü, köken değil kullanımdır. İşte bu anlayışla biz yüzlerce yıl önce Çin, Soğdak, Fars, Arap, Rum, İtalyan, Rus ve Balkan dillerinden dilimize girmiş bulunan ve bugün de canlı olarak kullanılan inci, mantı, kent, kamu, duvar, pencere, kitap, şart, hayat, sınır, temel, pide, iskele, masa, portakal, vişne, çete gibi kelimeleri, kökenleri ne olursa olsun bizim malımız sayarız. Onları hem yazılarımızda hem de yeni kavramlara karşılık ararken kullanırız. Son iki yüz yılda dilimize batıdan girmiş elektrik, atom, demokrasi gibi kelimeler de böyledir. Dilimizin kurallarına aykırı olarak türetilmiş kelimeler bile, eğer halkın diline iyice yerleşmişse, kavram kargaşasına yo
l açmıyor ve birkaç ayrı kavram yerine kullanılmıyorsa artık dilimizin malı olmuşlardır. Kural, önem, bağımsızlık, bilinç gibi kelimeler böyledir. Tabiî bu, yanlış türetmeyi hoş karşılamak ve bunun devam etmesini istemek anlamını taşımaz. Bu sadece halkın malı olmuş kelimeler, dilin de malıdır anlayışının tabiî bir sonucudur. Bu anlayışın toplumda uzlaşma sağlayacağına inanıyoruz. Tabiî yazarların ve dili kullananların kelime seçimi kendi tercihlerine kalmıştır. Seçtikleri kelimelerden ötürü insanların kınanmasını doğru bulmayız.
htmlkodcenneti
O hâlde biz hangi kelimelere karşılık arıyoruz? Biz, dilimizde eskiden beri kullanılmakta olan kelimelere değil; son yıllarda Türkçeye girmekte olan kelimelere karşılık arıyoruz. Bunların büyük bir kısmı son birkaç yıldır basın yayın organlarımızda kullanılıyor. Bir kısmı belki de 5-10 yıldan beri. Hatta bir kısmını 15-20 yıl, belki biraz daha geriye götürebiliriz. Ancak bunların hiçbiri, en ücra köyümüzdeki halk kitlelerine kadar yayılmamış, belki bundan da önemlisi, henüz manilerimize, deyimlerimize girerek kültürümüzün malı olmamıştır. Özellikle televizyonlarda, tanınmış politikacılarımızın ağzında, iş yerlerinin tabelâlarında kullanılan bazı yabancı kelimeler birdenbire yaygınlık kazanıyor; gazetelerimiz ve şehirlerdeki insanlarımız tarafından sıkça kullanılıyor. Son yılların ürünü olan bu kelimeler, henüz dilimize tam olarak yerleşmiş ve kültürümüze mal olmuş sayılmazlar. Onlara karşılık bulursak ancak şimdi bulabiliriz. Halkta oluşacak şuur, bunların Türkçelerinin kullanılmasını ve yaygınlaşmasını sağlayabilir. Şu hâlde bizim ölçümüz, kelimelerin doğudan (Arapça, Farsça, Çince) veya batıdan (İtalyanca, Fransızca vb.) girmesi değil; eskilik-yenilik ve dilimize tam olarak yerleşip yerleşmemedir.
3. Amacımız dili yoksullaştırmak değil, zenginleştirmektir. Dilimizin malı olmuş kelimelere bunun için dokunmuyoruz. Ancak bir istilâ hâlinde ve bazen kendi kural ve imlâlarıyla Türkçeye girmekte olan yeni kelimelerin dilimizi mutlaka zenginleştireceğini ileri süremeyiz. Bu tür kelimelerin belli bir ölçüyü aşması, dilin önünü tıkamakta ve kendi imkânlarıyla gelişmesini önlemektedir. Osmanlı Türkçesi döneminde bunun acı tecrübesini yaşadık. Bugün o dönemi eleştiriyoruz. Aynı hatayı tekrarlamamalı; o gün de, bugün de daha çok aydın dilinde görünen özentinin önüne geçmeliyiz. Ancak hiç kimseyi dilinin veya kaleminin ucuna gelivermiş kelimeyi kullanmaktan alıkoyamayız. Herkes meramını en güzel ve güçlü şekilde anlatacak kelimeyi kullanır. Biz insanlarımızın önüne, dilimizin imkânlarından yararlanarak millî ve yerli seçenekler de koyuyoruz. Dildeki ince anlam farklarını, çalarları (nüansları) ortadan kaldıracak bir tutumu asla benimsemiyoruz.
4. Bize yöneltilen eleştirilerden biri de dilimizde mevcut veya daha önce başkaları tarafından türetilmiş kelimeleri karşılık olarak göstermemizdir.
Biz dilimizi yaban otu gibi sarmakta olan kelimelere karşı bir hareket başlattık. Bu kelimelerin hepsi, dilimizde karşılıkları olmayan, yepyeni kavramları anlatmıyor. Birçoğunun dilimizde zaten karşılığı var veya önceden bir karşılık bulunmuş. Antre-giriş; argüman-delil, kanıt; baz-temel, taban; branş-dal, şube, kol; departman-bölüm; kaos-kargaşa; korner vuruşu-köşe vuruşu; kriter-ölçüt, kıstas; oportünist-fırsatçı; prodüksiyon-yapım; sezon-mevsim; star-yıldız; şov-gösteri gibi. Biz yabancı kelimeleri ve karşılıklarını, bu sunuşun arkasında yer alan yazıyla birlikte kamuoyuna duyurduk. Başlangıçta birkaç ay bu yazıyı da basın yayın organlarına gönderdik ve dergimizde yayımladık. Orada ".... dilimize yeni girmiş veya girmekte olan kelimelere karşı bazen yeni bir kelime bulunmakta, bazen de sözlüğümüzde var olan karşılıklar belirlenmektedir." diyerek bu hususu daha baştan ifade etmiştik. İnsanlarımız, Türkçede karşılıkları olan yabancı kelimeleri de maalesef kullanıyorlar. Hatta bazen onların Türkçede bir karşılığı olabileceği dahi aklımıza gelmiyor. Bu bakımdan dilimizde mevcut karşılıkları da hatırlatmayı uygun bulduk. Bu karşılıkların bir kısmı bizden önce türetilmiş ve teklif edilmiş olabilir. Biz senin-benim kavgasında değiliz. Güzel ve doğru bir teklif, benimsenirse hepimizin malı olur. Tekliflerinin benimsenmesi insanları üzmez, memnun eder.
htmlkodcenneti
5. Bir kavrama iki kelimelik karşılıklar bulmamız da eleştirilmektedir. Özellikle kavramın karşılığı batı dillerinde tek kelime ise bizim de onlara tek kelimelik karşılıklar bulmamız istenmektedir.
Kavramları, tek kelime yanında birden fazla kelimeyle de karşılamak bütün dillerin başvurduğu bir yoldur. Hem de sık sık başvurulan bir yol. İngilizcedeki şu kelimelere bakalım: boot-hook (çekecek), to make rest (dinlendirmek), self-sacrificing (fedakâr), shoe-maker (kunduracı), to turn purple (morarmak), flower-pot (saksı), eyebrow (kaş), water-melon (karpuz), gap-toothed (dişlek). İşte Fransızcadan da birkaç örnek: prendre le change (aldatılmak), devenir violet (morarmak), vers le soir (akşamleyin), contre remboursement (ödemeli), non pointu (küt), pomme de terre (patates). Almancada birkaç kelimeden yapılmış upuzun sözler olduğunu herhangi bir Alman gazetesini elimize alır almaz görürüz. İşte Almancada bizim kepçe kelimesi: Schöpf-löffel. Şu Türkçe kelimelerin İngilizce, Almanca, Fransızca karşılıklarına bakalım.
kaynana
mother-in-law
Schwiegermutter
belle-mère
kaynata
father-in-law
Schwiegervater
beau-père
sabahlamak
to sit up all night
die Nacht über aufbleiben
passer la nuit à
sabahlık
dressing gown
Morgenkleid
robe de chambre
sabunluk
soap dish
Seifenschale
porte-savonette
manav
fruit seller
Obst-und Gemüsehändler
marchand de légumes et de fruits
 
 

 
 
  Bugün 27663 ziyaretçi (45042 klik) kişi burdaydı!

 

#hackerfriendtopbar{ position:absolute; border: 1px solid black; padding: 2px; background-color: lightyellow; width: 150px; heihgt: 250px; visibility: hidden; z-index: 100; }

Free Banner Maker

WWW.WEPPC.TR.GG BİLGİSAYAR VE İNTERNET HAKKINDA HERŞEY BURDA,PEKİ SEN NERDESİN


EN GÜZEL SİTE YARIŞMASI
 
 

Tıkla Sende Sitene Ekle

Bedava Counter Online Sayac
EN GÜZEL SİTE YARIŞMASI
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol